Cenovalılar Galata’daki imtiyaz bölgelerini 1316’dan itibaren giderek artırarak Galata sur duvarlarını yapmışlar. 1349’da Bizans’ın yönetim boşluğundan da yararlanarak Galata Kulesi inşa edilmiş.
Dairesel formda yapılmış olan kuleye, duvar içindeki 146 basamaklı bir merdivenle çıkılıyor.
1509 yılında olan ve küçük kıyamet diye bilinen büyük depremde kule, üçüncü katına kadar yıkılmış, fakat bir süre sonra zamanın baş mimarı Mimar Hayrettin’e üçüncü kattan sonrası tekrar yaptırılmış.
16. yüzyılda kule, Kasımpaşa Tersanesi’nde çalıştırılan harp esiri Hıristiyanlar için barınak olarak kullanılmaya başlanmış. Bretten’li Heberer de 1582-1588 yıllarında esir olarak İstanbul’da bulunduğunda, gördüğü kuleyi şu şekilde anlatır; “Galata’nın en yüksek ucunda hendeğin başında etrafı yüksek duvar ile çevrilmiş, geniş bir avlu ortasında pek yüksek, yuvarlak bir kule vardır. Bunun içinde sultanın muhtelif işlerinde çalıştırılan 1500 esiri barınmaktadır.”
İstanbul’da yaklaşık altı yüzyıllık bir geçmişi bulunan Osmanlı Devleti’nin farklı kullanım amaçları ile yaptırdıkları yapıların, tarih içinde kullanım amaçlarının değişmesi ile oluşturduğu farklı özellikler diğer turizm potansiyelli devletler tarafından ortaya çıkarılırken, bizde bu konuların dikkate alınmaması tarihi eser niteliğindeki yapıların sadece mimari özelliklerini ortaya çıkartıyor. Oysaki bir tarihi eserin en önemli özelliği içinde yaşanmışlıklarla gün yüzüne çıkması bulunuyor.
Read More about Zonguldak
